Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26-30 Ağustos 1922)

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra kamuoyunda ve TBMM’de taarruz için sabırsızlıklar baş göstermiştir. Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara “Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.” diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlamıştır.

Başkomutan Mustafa Kemal, Milli Mücadele’nin başladığı günden buyana, Tam Bağımsız Türk Devleti’ni yaratmanın, Düşmanı Vatan’ın Bağrında Boğmak! ile mümkün olabileceğini, bunun ise ancak baskın tarzında bir taarruzla gerçekleşebileceğini biliyordu.

buyuk taaruz savasi

1922 yılının Haziran ayı ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme kararını almıştır. Asıl amaç; yok edici bir meydan savaşı yapmak, düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde vurmaktır. Büyük Taarruz ve bu taarruzu taçlandıran Başkomutan Meydan Muharebesi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın son safhasını ve zirvesini teşkil etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, 3 yıl 4 aylık süreçte Türk milletini ve ordusunu adım adım hedefe taşımıştır.

Ancak, taarruzun yüksek ateş gücü ve asker sayısı bakımından üstünlük, seri hareket ve çok çabuk manevra kabiliyeti gerektirdiği açık bir gerçekti. 

Oysa Türk Ordusu, bu nitelikleri bakımından, emperyalist güç odaklarının tetikçisi ve istilacı Yunan Ordusu’nun yarı gücüne bile sahip değildi. Onun için bir taarruza girişmeden önce yapılacak ilk iş; Ordu’nun Sakarya Meydan Muharebesi esnasında yitirdiği silah, teçhizat vb malzemelerini tamamlamak ve yeterli asker sayısını temin etmekti. Aksi halde bir taarruza kalkışmanın başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdı.

Mustafa Kemal ve karargâhındaki yakın çalışma arkadaşları böyle düşünüyor ve hiç zaman kaybetmeden dikkatli ve hızlı bir şekilde bütün eksiklikleri gidermeye ve bunu yaparken de düşmanda en küçük bir şüphe uyandırmamaya gayret ediliyordu.

Düşmanı Anadolu Toprakları’ndan söküp atmak asıl amaçtı. Bir taarruz mutlaka yapılacaktı. Ama zamanlama, gizlilik ve bilgi sızdırmama konusu çok önemliydi. Hatta TBMM’ne bile ne zaman ve nerede, nasıl bir taarruz yapılacağı konusunda henüz bilgi verilmemişti.

buyuk taaruz savasi 1

Batı Anadolu’yu Türk ordusuna karşı savunmayı planlayan Yunan ordusu; Gemlik Körfezi’nden Bilecik, Eskişehir ve Afyon doğusu ile Menderes Nehri’ni takiben Ege Denizi’ne dayanan savunma hattını bir yıla yakın bir süre ile tahkim etmiştir. Özellikle Eskişehir ve Afyon bölgeleri gerek tahkimat gerekse birlik miktarı bakımından daha kuvvetli tutulmuş, hatta Afyon’un güneybatısındaki bölge birbiri gerisinde beş savunma hattı şeklinde tertiplenmiştir.

Hazırlanan Türk taarruz planına göre 1’inci Ordu kuvvetleri, Afyon’un güneybatısından kuzeye doğru taarruza geçtiğinde Afyon’un doğusu ve kuzeyinde bulunan 2’nci Ordu kuvvetleri de taarruzla kesin sonuç almak istediğimiz 1’inci Ordu bölgesine düşmanın kuvvet kaydırmasına engel olacak ve Döğer bölgesinde bulunan düşman ihtiyatlarını kendi üzerine çekmeye çalışacaktır. Süvari Kolordusu da Ahır Dağları’ndan aşarak düşmanın yan ve gerilerine taarruz ederek düşmanın İzmir’le telgraf ve demir yolu irtibatını kesecektir. Baskın prensibi ile Yunan ordusunun imhasının gerçekleşmesi düşünülmüştür.

Kocatepe Afyonkarahisar 26 Agustos 1922

 Batı Cephesi’nin hazırlığı oldukça umut verici bir şekilde ilerliyordu. Mustafa Kemal, Büyük Taarruz kararını Haziran-1922’de vermişti.

Karargâha zamanla yaptığı ziyaretlerde, kesin tarih vermemekle birlikte taarruzun yakın bir zamanda gerçekleşebileceğini ve hazırlıkların buna göre tamamlanmasını ordu ileri gelenlerine açıkladı.

Son olarak 28-29 Temmuz 1922 tarihlerinde, Batı Cephesi’nin Akşehir’deki karargâhına yaptığı ziyarette Cephe Komutanı İsmet Paşa ve futbol maçı seyretmek bahanesiyle topladığı komutanlarla görüştü.

Büyük Taarruz hazırlıkları tamamlandıktan sonra, son dakikaya kadar dışarıya hiçbir şekilde bilgi sızdırılmamasına ve Yunan Ordusu’nun ise hiçbir şeyden şüphelenmemesine özen gösterilmesini istedi. Yapılacak hareketin tam bir baskın tarzında olacağını da ayrıca belirtti.

Bu dönemde Yunan tarafı Anadolu’daki gelişmeleri öğrenme şansından yoksun olduğu için nispeten rahat bir duruma geçmiş ve ordusunun esas ağırlığını Eskişehir ile Afyon arasında toplamıştı.

Diğer iki kolordu da birisi İzmir, öbürü de Bursa yolunu kapatacak şekilde yerleştirilmişti. Kolordulardan birisi Afyon’un Güney ve Doğusu’nu korumak amacıyla Afyon’da, bir diğeri Seyitgazi’den Sakarya’ya uzanan bölgede ve güya Eskişehir’i korumakta ve üçüncüsü ise,  her iki kolordunun ortasında ve Döğer-İhsaniye bölgesinde konuşlandırılmıştı.

Her iki tarafın bildiği bir gerçek daha vardı ki; o da, cephenin en hassas yerinin Afyon’dan güneyindeki Ahır Dağları’na kadar olan bölgeydi. Ancak, burası Yunan cephesinin en iyi berkitilen yerlerinden biriydi.

İki ordunun insan ve tüfek yönünden aşağı yukarı birbirine denk olmasına karşın makineli tüfek, top, uçak ve özellikle motorlu araçlar yönünden üstünlük Yunan ordusundaydı. Yalnız süvari (kılıç) olarak Türk ordusu üstünlüğe sahipti. Bir taarruz ve özellikle de takip harekâtında tank ve motorlu araçların bulunmadığı o zamanki savaşlarda, süvarinin oynayacağı rolün çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçekti. Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922’de Ankara’dan Akşehir’e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini vermiştir.

87adc195 401f 4430 9b2f 65d0fe51f076

26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe’deki yerini almıştır. Büyük Taarruz burada başlamış, topçuların sabah saat 04.30’da taciz ateşi ile başlayan harekât, saat 05.00’te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etmiştir.

Piyadeler, sabah 06.00’da Tınaztepe’ye hücum mesafesine yaklaşarak tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra Tınaztepe’yi ele geçirmiştir. Bundan sonra saat 09.00’da Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlenmiştir. Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1’inci Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar on beş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirmiştir. 5’inci Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulunmuş, 2’nci Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürmüştür.

27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçmiş, bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirilmiştir. Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi olmuş, Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı Afyon’a taşınmıştır.

d5572218 d052 47bd 9d05 d4e825fe5305

28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri başarılı geçen taarruz harekâtı, düşmanın 5’inci Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlanmıştır. 29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli bulmuşlardır.

Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar almışlar ve karar süratli ve düzenli bir şekilde uygulanmıştır.

30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı, Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Büyük Taarruz’un son safhası Türk askerî tarihine Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir.

30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ateş hatları arasında, bizzat Zafertepe’den idare ettiği savaşta, tamamen yok edilmiş veya esir edilmiştir. Anadolu’daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha veya esir edilmiş, kalan bölümü ise üç grup halinde çekilmiştir. Bu durum karşısında Çalköy’de yıkık bir evin avlusu içinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusunu takip etmesi için Türk ordusuna o tarihî “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini vermiştir.

Takip Harekâtı ve Zafer

1 Eylül 1922’de Türk ordusunun takip harekâtı başlamıştır. Muharebelerden kurtulan Yunanlar İzmir’e, Dikili’ye ve Mudanya’ya doğru kaçmaya başlamışlardır.

Türk ordusu bu muharebe neticesinde 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girmiştir. Sabuncubeli’nden geçen 2’nci Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir’e doğru akarken bunun solunda 1’inci Tümen de Kadife Kale’ye doğru yürümüştür. Bu Tümenin 2’nci Alayı, Tuzluoğlu Fabrikasından geçerek Kordonboyu’na ulaşmıştır.

Yüzbaşı Şeref Bey Hükûmet Konağına, 5’inci Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık Dairesine ve 4’üncü Alay Komutanı Reşat Bey’de Kadife Kale’ye bayrağımızı çekmişlerdir.

9 Eylül 1922’de İzmir, 11 Eylül’de Bursa ve 18 Eylül’de de Batı Anadolu düşman işgalinden kurtarılmıştır. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan askerinden arındırılmıştır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirmiştir.

Türk milletinin vatan sevgisinin, yıkılmaz azim ve iradesinin bir eseri olarak ortaya çıkan bu zaferle sadece vatan toprakları düşmandan kurtarılmamış, Büyük Önder ATATÜRK’ün liderliğinde, ulus iradesine ve egemenliğine dayanan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temeller üzerinde kuruluş süreci başlatılmış ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir.

Büyük Zafer’den iki yıl sonra Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan Meydan Muharebesi’ni sevk ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer’in önemini şu şekilde ifade etmiştir. “… Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır…”

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün engin ileri görüşlülüğüyle kurulan Cumhuriyet, ulusal egemenliğe dayanan yönetim biçimi olmasının yanı sıra kapsamlı bir aydınlanma ve çağdaşlaşma atılımıdır. Cumhuriyet’le birlikte hayata geçirilen devrimler, ulusumuza çağdaş bir yaşamın kapılarını açmış; laik ve demokratik Cumhuriyet’e sahip olmanın onurunu yaşatmıştır.

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu zaferi Türk milletine armağan eden Milli mücadelenin bütün kahramanları, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için canlarını feda edan aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimizi Süleymanlı Haber ailesi olarak rahmet ve minnetle anıyoruz. Sizlere her fırsatta Mustafa Kemal Atatürk ve Türk düşmanlığını İslam ve Osmanlıcılık adı altında yapan İngiliz Uşakları’na itibar etmemenizi tavsiye ediyoruz.

Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26-30 Ağustos 1922)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir