İslâmiyet’ten Önce Arabistan

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) islam dinini tebliğ etmeden önce Arabistan bölgesine bir göz atıp , Mekke ve Kâbe, Kâbe’deki Vazifeler, Zemzem Kuyusunun Temizlenmesi, Ebrehe’nin Kâbe’ye Saldırması. gibi olayları sırasıyla ele almak istiyoruz. Şimdi bu konularda sırası ile bilgi verelim.

a) Arapların Durumu

İslâmiyet’ten önce Arabistan yarımadası karanlık bir cehalet devri yaşamaktaydı. Araplar, birbirleriyle uğraşan, boğuşan kabilelere ayrılmışlar, hak dini unutmuşlar, türlü adlarla andıkları putlara tapmaya başlamışlardı; koyu bir cehalet vardı. İnsan haklarına riayet yoktu.

Köleler, esirler acınacak bir halde idiler. Kadınlar birçok haklarından mahrumdu. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömme âdeti kökleşmişti.

Diğer ülkelerde yaşayan insanların hali de Arabistan’dan pek farklı değildi. Hasılı, cihan pek karışık ve karanlık bir durumda idi. İnsanlığı bu hallerden kurtarmak için bir peygamberin gelmesi bekleniyordu.

Yahudilerin ve Hristiyanların kitapları böyle bir peygamberin geleceğini müjdelemişti. İşte Mekke’de doğan ahir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselam, O beklenen son peygamberdir.

b) Mekke ve Kâbe

Arabistan yarımadasının eskiden beri en önemli ve kutsal şehri Mekke’dir. Mekke, Kızıldeniz’den 80 km. kadar içeride bulunur.

Dağların ve yolların kavşağıdır. Kâbe’yi bugünkü bulunduğu yere Hz. İbrahim ile oğlu İsmail bina etmişlerdi. Kâbe ibadet evi olarak kullanılırdı.

Ancak sonraları Araplar oraya taptıkları putları doldurdular. Etraftan gelen ziyaretçiler bunlara kurban takdim ederlerdi.

Mekke aynı zamanda yavaş yavaş bir ticaret merkezi de oldu. Kâbe’yi ziyaret için gelenler ticaret de yaparlardı. Mekke’den Yemen’e ve Suriye’ye ticaret kervanları gidip gelirdi.

c) Kâbe’deki Vazifeler

Kâbe, Araplarca kutsal olarak tanındığından oradaki vazifeler de o derece önemli sayılırdı. Kâbe’ye bakma vazifesi Hz. İsmail’in sülalesine aitti. Bu vazifeler şunlardır:

1- Hicabet: Yani Kâbe’nin anahtarlarını elinde bulundurmak.

2- Sıkaye: Kâbe’yi ziyarete gelen hacıların suyunu tedarik etmek Zemzem suyuna bakmak.

3- Rifade: Gelen hacıları konuklayıp ağırlamak, onları barındırmak.

4- Nedve: Toplantılara başkanlık etmek: Kilâb’ın oğlu Kusay, Daru’n-Nedve adlı bir dernek kurdu. Kureyşliler burada toplanırlar, önemli işleri burada görüşüp konuşurlar, barış ve savaş meselelerine burada karar verirlerdi.

Hatta nikah burada kıyılır, tören burada yapılırdı. Uzun yola çıkacak ticaret kervanları buradan hareket ederdi. O zamanın töresine göre erginlik çağına giren bir kıza burada gömlek giydirme töreni yapılır, eski gömleği üzerinden çıkarmadan yırtılır, yenisi giydirilirdi.

5- Liva: Bayraktarlık vazifesi, savaş zamanlarında bayrağı taşıyan vazifeliler bulunurdu.

6- Kıyade: Kumandanlık demektir. Bu sayılan vazifelerin hepsi bir şeref sayılırdı ve bunlar Hz. Muhammed (s.a.s.)’in soyunda toplanmıştı.

d) Zemzem Kuyusunun Temizlenmesi

Hacıları sulama ve konuklayıp ağırlama işlerine Muttalib bakıyordu. Onun ölümünden sonra bu iş Abdülmuttalib’e kaldı. Sulama işi güçtü.

Çünkü zemzem kuyusu dolduğundan su alınamıyordu. Mekke’nin etrafındaki kuyulardan su getirmek lazım geliyordu.

Onun için Abdülmuttalib’in zemzem kuyusunun yerini bulup temizlemesi icap ediyordu. Çünkü vaktiyle Cürhüm kabilesinden Mutat Mekke’ye düşman saldırınca kıymetli eşyayı zemzem kuyusuna atmışlar, üzerine de taş toprak doldurup yerini belirsiz etmişlerdi.

Nice yıllar böylece kaldı. Abdülmuttalib, oğlu Haris’le kuyuyu temizledi, içinden kılıçlar, zırhlar, altından yapma geyik suretleri çıktı. Kuyu temizlenince eskisi gibi bol bol su kaynamaya başladı.

Abdülmuttalib’in bu hizmeti çok makbule geçti. Abdülmuttalib’in 13 oğlu vardı. İçlerinden beşi tarihte meşhurdur: Ebu Talib, Abdullah, Hamza, Abbas ve Ebu Leheb.

e) Ebrehe’nin Kâbe’ye Saldırması

Kabe’nin Araplar arasında önemli yeri vardı. Dince kutsal sayılmasından başka, bulunduğu Mekke, Arabistan’ın ticaret merkezi olmuştu.

Her taraftan insanlar akın akın buraya geliyor, burada panayırlar kuruluyordu. Halkı buraya çeken Kâbe-i Muazzama idi.

Yemen’e hakim olan Habeş Valisi Ebrehe, San’a’da bir tapınak yaparak Arapları oraya çekmek istediyse de muvaffak olamadı.

Nihayet Kâbe’yi ortadan kaldırmaya karar verdi. Habeşlilerden topladığı bir ordu ile Mekke’ye yollandı. Ordunun önünde büyük bir fil bulunuyordu.

Savaşta fil kullanmak âdeti eskidir. Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmaya geldiği haberi Araplar arasında duyuldu. Yer yer Ebrehe’ye karşı durmak isteyenler çıktı.

Fakat dayanamadılar. Bu derme çatma gruplar Ebrehe’nin ordusuna esir oldular. Ebrehe Mekke’ye yaklaştığı zaman süvarilerinden birini keşif için ileri gönderdi.

Bunlar Kureyşlilerin mallarından ne buldularsa yağma edip Ebrehe’ye getirdiler. Yağma edilen mallar arasında Abdülmuttalib’in 100 devesi de vardı. Mekkelilerden bir hey’et Ebrehe’ye ricacı gitti.

Başta Abdülmuttalib bulunuyordu. Ebrehe niçin geldiklerini sordu. Abdülmuttalib alınan malların geri verilmesini istediklerini söyledi.

Bunun üzerine Ebrehe:

– Ben sandım ki Kâbe’yi yıkmayayım diye ricaya geldiniz. Siz ise develerinizin derdinde!..

Abdülmuttalib Ebrehe’ye şu cevabı vermiş:

– Ben develerin sahibiyim ve onları istiyorum. Kâbe’nin sahibi var. Onu, O korur.

Ebrehe malları iade etti. Sonra ordusuna “yürü” emrini verdi ve koca fili ordunun önüne kattı. Bu sırada beklenmedik bir olay oldu. Havayı Ebabil kuşları kapladı.

Ağızlarında ve ayaklarında taşıdıkları ufak taşları askerlerin üzerine atıyorlardı. Danelerin isabet ettiği yerler yara bere içinde kaldı.

Askerler perişan olup dağıldı. Ebrehe canını zor kurtarıp Yemen’e döndü ve orada öldü, Kur’an-ı Kerim Fil Sûresi’n de bu olayı anlatır.

 

İslâmiyet’ten Önce Arabistan

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir