Süleymanlı Haber’e ”Vehhâbilik” İftirası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Allah’ın selamı mağfireti ve bereketi üzerinize olsun kıymetli ziyaretçilerimiz. Süleymanlılarla ilgili en çok yapılan hataları ve soru işaretlerini gidermeye devam eden Süleymanlı Haber sitemiz ve diğer sosyal medya platformlarımızda  çok tartışılan aynı zamanda şaibe uyandıran konuları  ”Kuran ve sünnet” ekseninde ele alıp sizlere anlatmamız bazı kesimleri hem rahatsız etti hem de hareket etmeye mecbur bıraktı.

İnternet sitemizde yazdığımız yazıları sosyal medya ağları üzerinden insanlara buluşturmamız , google internet sitesinde Süleymanlılar (Süleymancılar) ile ilgili aramalarda sitemizin ön plana çıkmaya başlaması ve benzeri sebeplerden dolayıdır ki insanlar sitemizde yazılanları okuyup ,  sorgulamaya başlaması bir uyanışa vesile olması yine gençler üzerinde etki bırakması bazı şer odaklarının işlerine gelmemeye başlamıştır.

Süleymanlı Haber’e ”Vehhâbilik” İftirası

Süleymanlı Haber’in kime ait olduğunu , bu web sitesinin nereden güç aldığını ve neyi amaçladığını daha önce kurumsal bölümlerimizde her ne kadar açıklasak ise de malum zihniyetler ısrarla bizden açık isim bulamayınca Süleymanlı Haber sitesini karalamak adına bazı yaftalamaları yakıştırmaya çalışmaktadırlar.

Bu yaftalamalarından bir tanesi de ”Süleymanlı Haber Sitesi Vehhâbidir.” diyerek bizleri ortamlarda kötüleyip hakkımız da zan yapmaktan geri kalmamaktadırlar. Yazılarımızın okunmasının önüne geçmeye ve sitemize giriş yapılmaması adına fetvalar vermeye başlanılsa da halkımızın itibar etmediğini gizli hesaplardan sitemize giriş yaptığını ve yazılanların okunup cevreler de fısıltı da olsa sorgulanması birilerini korkutmuş olsa gerek ki her yerde karalama çalışması başlatılmış. Bizlerde bu yalan karalamalara binaen bir duyuru yazısı yazıp halkımızı bilgilendirmek isteriz.

Süleymanlı Haber öncelikle neden sitede ve sosyal medyada şahıs ismi kullanmaz ?

Süleymanlı Haber bazı yayın organları gibi veya daha önceden yurtlarda hizmet etmiş ve yurtlardan ayrılmış kişilerin yaptığı gibi kendi şahıs isimleri ile hareket edilmesini uygun görmez. Şimdi sosyal medyada bakın, aktif olarak yurtlarda görev yapan veya yurtlar ile arası iyi olsun veya olmasın hepsi kendi isimleri ile kendi reklamlarını yapıyorlar.

Sizler Süleymanlı Haber yayın platforumların da bir kez olsun birilerinin reklamının yapıldığını gördünüz mü ? Göremezsiniz ama maşallah bir medya şirketi kuruyorlar süleymanlı kardeşlerimizden destek istiyor. Sayfasını belli bir noktaya getiriyor , bir bakıyorsunuz artık o medya şirketinin yanında falanca İSİM-SOY İSİM yetmiyor numara mail adresini de ekliyor. Amaç gerçekten süleyman efendi veya  din iman mı , yoksa isim yapmak mı ? 

Yine bakıyorsunuz zamanında yurtlara hizmet etmiş daha sonra veryansın yaygara kendi isimleri ile siteler açılıp yayın organları kursunlar ve reklam kokan kendilerini yüceleştiren hareketler…..Peki bu zamana kadar Süleymanlı Haber sitemizde böyle bir durum söz konusu oldu mu ? Tabiki olmadı !!! Kurumsal kimliğimizi de her daim ön planda tutacağımızı halkımıza bir kez daha belirtelim ve Süleymanlı Haber ne bir şahsın reklamı nede tekelinde olmadı , olmayacak.

Hep dediğimiz gibi bu çalışmalar ekip çalışmasıdır. Süleymanlı Haber hiçbir isim kullanmayıp , Kuran ve sünnet eksenli yayınlar yapıp her daim dinimiz İslamiyetten ve Türk Milletinden , haktan hakikatten yana olacaktır.

Süleymanlı Haber platformlarımız da isim olmamasına binaen bizleri birileri ile yan yana getiremeyen zümreler yazdıklarımızdan yola çıkarak : ‘Süleymanlı Haber Sitesi Vehhâbidir. Süleymanlı Haber Vehhâbilerin sitesidir.’ gibi algılarla sitemizi bir yer ile bağlantılı gösterme cabasındadırlar. Tabi bu çabalar da nafiledir.

Süleymanlı Haber Kime aittir ?

Süleymanlı Haber halkımıza aittir. Süleymanlı Haber şahısların değil ortak bir mirası paylaşan ve bu mirası yaşayan yaşatanlara aittir.

Süleymanlı Haber Gücünü Nereden Alıyor ?

Gücümüzü Cenabı Allah’ın verdiği ömür , imkan vb neticesinde de yazdığımız ve delil olarak Kuran ve sünnetten yani İslam dininden alıyoruz diye kısa bir cevap verebiliriz.

Yukarıda belirtiğimiz konulardan ziyade esas konumuzun dağılmaması adına son zamanlarda Süleymanlı Haber sitemize bir çok iftira ve karalama kampanyasının hem sosyal medya hesaplarında hem de Süleymanlılar camiasında baş gösterdiğini görmekle birlikte bizzat da duyuyoruz. Bunlardan bir tanesi : ‘Süleymanlı Haber Vehhâbidir.’ denilmesidir. Dilerseniz bu konuya açıklık getirelim.

Süleymanlı Haber Vehhâbi (الوهّابيّة) midir ?

Vehhâbilik : Ortaya çıkışından günümüze kadar İslâm dünyasında çok yönlü ve geniş bir etkiye sahip dinî ve siyasî bir harekettir. Adını hareketin dinî yönünün temellerini atan Muhammed b. Abdülvehhâb’a nisbetle almış, bu adlandırma akımın dışındaki dinî çevrelerde, ilmî ve siyasî sahalarda geniş kullanım alanı bulmuştur.

Mensupları ise akımı Ehl-i sünnet dairesinde kalan bir ıslah ve dinin aslına dönüşmesini hedefleyen bir ihya hareketi olarak gördüğünden Muvahhidûn (ehl-i tevhîd) veya izledikleri geleneksel dinî usule göre Ehl-i hadîs ya da Selefiyye diye anılmayı tercih etmiştir. Bunun yanında birçok İslâm ülkesinde, Vehhâbîlik’le doğrudan ilgileri olmadığı halde ortak bazı görüşleri ve tutumları sebebiyle kimi gelenekçi ve modernist dinî gruplar ya da son yıllarda siyasal İslâm, radikalizm, dinî aşırılık veya terörle ilişkilendirilen çeşitli grup ve hareketler için de Vehhâbî adı uluslararası basın ve politik çevrelerde yaygınlık kazanmıştır. Çeçen bağımsızlık hareketiyle Orta Asya ülkelerindeki rejim karşıtı dinî-siyasî hareketler için bu ismin kullanılması söz konusu yanlış adlandırmanın göze çarpan örneklerinden biridir (Knysh, XLIV/1 [2004], s. 22-26). Bu kısa açıklamalar neticesinde Süleymanlı Haber asla Vehhâbi (الوهّابيّة) değildir. Sitemiz personelleri de Vehhâbi (الوهّابيّة) değildir.

Süleymanlı Haber olarak asla Vehhâbi (الوهّابيّة) olmadığımızı belirtmekle birlikte bizler düstur olarak hayatımıza ilk etapta şu ayeti kerimeyi örnek aldığımızı sizlere bildirmek isteriz.

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ اِنَّن۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ 

Allah’a davet eden, salih amel işleyen ve: “Ben Müslimlerdenim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen kullardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? (41/Fussilet, 33)

Ayeti kerime gayet açık olmakla birlikte biz yüce Rabbimizin bizlere din olarak İslam’ı seçtiğini ve bizlerde iman ettiğimizi yine ben müslümanım diyenden daha güzel sözlü olmayacağını ve müslümanım diyenlerinde kardeş olduğunu her fırsatta belirttik ve belirtmeye de devam edeceğiz.

Süleymanlı Haber’e Niçin ”Vehhâbi” (الوهّابيّة) deniliyor ?

Süleymanlı Haber olarak bu yazımızda Vehhâbi (الوهّابيّة) ‘ liğin tarihçe , tanıtım , doktrini ve etkilerinin hepsini yazarak konuyu uzatmanın , konu başlığından farklı bilgilerin verilmesi yazının uzamaması adına önemlidir.

Muhammed b. Abdülvehhâb’ın söz konusu görüşlerini izleyen Vehhâbî âlimleri ölmüş şeyh ile irtibat kurmayı anlatan râbıta, ondan yardım dilemek anlamındaki istimdad gibi tarikat geleneği içinde yer alan bazı davranışları ulûhiyyet tevhidine zarar verdiği için eleştirmiştir. Tasavvufî istidlâl yolu olan mükâşefe de onlara göre güvenilmez bir metottur. Bir mürşide bağlanarak dinî hayatı yaşamak insanı şirke götürebilir. Esasen tasavvuf ve tarikatlar sonradan ortaya çıktığından bid‘at sayılan akım ve müesseselerdir. Şîa’yı da bu bağlamda ele alan İbn Abdülvehhâb, Şiîler’in Ehl-i beyt ile onların makam ve türbelerine gösterdikleri ölçüsüz tâzim ve onlardan yardım dileme uygulamalarını, bazı sahâbîleri küfre nisbet edip lânetlemelerini ve sahih sünneti reddetmelerini öne sürerek Şiîler’in irtidad küfrüne düştüklerini iddia eder (Risâle fi’r-red ʿale’r-Râfıża, XII, 12-62).

Muhammed b. Abdülvehhâb, meşhur Kitâbü’t-Tevḥîd’inde yer alan konuların çoğunu ulûhiyyet tevhidini zedeleyen inanç ve amellere tahsis etmiş; riya, Allah’tan başkası adına kurban kesme veya yemin etme, nazarlık ve muska takma, resim ve heykel yapma türünden tutum ve davranışları ele alıp bunların şirk ile olan ilişkilerini ortaya koymaya çalışmıştır (I, 28-31, 35-37, 98-99, 111, 138-139).

Yukarıdaki izahatlar ister Vehhâbîler isterse bir başkası tarafından söylensin bizler bu görüşlerle ilgili tek tek izahatlarımızı yapmış olsak ise de zaman zaman Vehhâbî kaynaklarına uymadığını belirtmek isteriz.

Yine yazılanları Ehli Sünnet alimlerinden bazıları hatta bir çoğu (ilk dönem selef alimleri) da ret etmektedir. Kabul edenleri dahi iyi niyet ve hoş görü ile kabul etseler de bugün Vehhâbîlik karşıtı olan Nakşibendilik Dininde bu Kuran ve sünnet dışı uygulamalar oldukça fazladır. Ehli Sünnet adı altında temellerinin ingilizler tarafından atılan , kökü dışarıda olan Nakşibendilik dini dikkat ederseniz , Vehhâbîliğin nerede ise tam zıttıdır.

Aşağıdaki başlıklara tıklayarak ilgili konular hakkında Süleymanlı Haber ne demiş bir okuyunuz ve kendiniz karar veriniz. Bu başlık isimleri dahi seçilirken özenle hazırlanmaktadır. Dilerseniz başlıklar aşağıdaki gibidir.

Kurandaki Rabıta İle Tarikatlarda Şeyhe Yapılan Rabıta Aynı mıdır?

Süleyman Hilmi Tunahan (K.S) Resmine Bakmak Günah mı?

Yukarıdaki satırlarda belirtilen ”yardım dilemek anlamındaki istimdad” konusunda Süleymanlı Haber olarak bizler dünyalık işlerde her türlü yardımlaşmanın söz konusu olduğunu belirtmekle birlikte Ahirette veya dünyada darda kaldığımızda bize yardım edecek yegane güç Allah’tır.Bu konu vesile ve şefaat konusunu kapsamakla birlikte aşağıda şefaate dair izahatları başlığın üstüne tıklayarak okuyabilir ve bizlerin Vehhâbîlerden farklı düşüncede olduğumuzu rahatlıkla anlayabilirsiniz.

Süleymancıların ve Nakşibendilerin Şefaat Yalanı !

Sitemiz belirttiğimiz bu görüşlerde Vehhâbîlik ile benzerlik gösterdiği gibi Mutezile ve Ehli Sünnet ile de benzerlik göstermektedir. Ama hali hazırda Nakşibendi dinine mensup olanlar maalesef bunları görmezden gelerek direk bir yaftalama hareketi içerisine girmişlerdir.

Oysaki yaftalamak yerine yazdıklarımızı detaylı okumuş olsalar aralardaki nüans farklılıklarını göreceklerdir. Tabi işlerine gelmeyeceği için bu zahmete hiç girmezler ama bizler yine yazdıklarımızı okuyan olur  manasında ilgili bazı konu başlıkları verdik dileyen okuyup aradaki nüans farklılıklarını anlayabilir.

Süleymanlı Haber ‘in  ‘ Bid’at ‘ Konusundaki Fikri ‘ Vehhâbilerle (الوهّابيّة) ‘ Aynı Mıdır ?

Kelime-i şehâdetle ifade edilen tevhid inancı Muhammed b. Abdülvehhâb’a göre mutlaka amellerle hayata yansımalıdır. İman ile amel bir bütündür. Şirke yol açan amellerden sakınmayıp tevhidi yaşamayanlar, bid‘atlardan kaçınmayanlar gerçek mümin sayılmaz (Kitâbü Fażli’l-İslâm, I, 207-217).

Kur’an ve Sünnet’te yer almayan ve sonradan ortaya çıkan dinî inanç ve amelleri ifade eden bid‘at Vehhâbîlik’te üzerinde çok fazla durulan geniş kapsamlı bir kavramdır ve her hâlükârda mücadele edilmesi gereken bir sapmadır. Kelâm ve felsefe metotlarıyla dinî konuların ele alınması da bid‘at özelliği taşıyan bir yöntemdir. Şirke kapı aralayan türbe inşasının yanı sıra mescidlere kubbe ve yüksek minareler yapmak, içlerini süslemek de bid‘at sayılmaktadır. Hz. Peygamber’in doğumunu ve diğer kandil gecelerini kutlamak, Kur’an ve hadislerde bulunmayan dua ve zikirleri tekrarlamak, Kur’an’ı makam ve nağme ile okumak, mevlid okutmak, tesbih kullanmak bid‘at kapsamında değerlendirilerek menedilmiştir. Tütün ve kahve müskirat cinsinden sayıldığı için haram kabul edilmiş, yaklaşık XIX. yüzyılın başlarından 1930’lu yıllara kadar bu maddeleri açıktan tüketenlere had cezası uygulanmış, tütün ticareti ve kahvehane işletmeciliği yasaklanmıştır.

Evet yine farklı renk tonları ile vurgulanmış yerlere benzer görüşler sitemizde mevcuttur. Bu görüşler reddiyeler bölümünde detaylı bir şekilde ele alındığı gibi bu görüşlerden bazılarını kabul etmekteyiz. Ama yine bu görüşlerden ”Kelâm ve felsefe metotlarıyla dinî konuların ele alınması da bid‘at özelliği taşıyan bir yöntemdir.” söylemi sadece Vehhâbîlikte ele alınmamış aksine tarikat ve tasavvufi inançlarda da mevcut olmakla birlikte bir dönem Gazali’de benzer düşünceler dile getirmiş ama sonrasında bu konularla ilgili eserleri de yazmış ve önde gelen temsilcisi olmuştur.

Süleymanlı Haber olarak bizler Kelam ve Felsefenin bid’at olmadığını ve bu metodların dinimizi anlama,anlatmada vb alanda kullanılmasında hiçbir sorun görmemekteyiz. Sonuç itibari ile bu bir ilim dalıdır ve usüldür. Kimse Vehhâbîlik’teki gibi katı bir şekilde reddetmemelidir. Nitekim bu alanla ilgili bir çok kelamcı alimlerimiz olmakla birlikte felsefe konusunda da bir çok alimlerimiz mevcuttur. Süleymanlı Haber olarak Vehhâbîliğin bu düşünce sistemine katılmadığımızı belirtmekle birlikte kandil diye nitelendirilen uygulamalarda ise peygamberimizin yapmadığı , bu gece ve günlerde asılsız ibadetlerin yapılmasını , mevlid diye bir uygulamanın dinin aslındanmış gibi gösterilmemesi gerektiğini belirtmekteyiz. Bu konularda her biri ile ilgili düşüncelerimiz sitemizde çoğu makalelerimizde belirtmiştik. Dileyen arama butonundan konuları aratabilir.

”Muhammed b. Abdülvehhâb tevhidin doğru bir şekilde kalplere yerleştirilmesi, şirk ve bid‘atın gönüllerden ve toplumdan yok edilmesi için iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma prensibinin etkili biçimde işletilmesini gerekli görür; bunu âlim, âdil, güç ve otorite sahibi bir yöneticinin müslümanları yönetmesi şartına bağlar. Böyle bir imama biat etmek bütün müslümanların görevidir. Bu imam toplumu şeriat kurallarına göre yönetir, iyiliği emredip kötülükten sakındırır. Bu vazifenin icrasında âlimler imamın yardımcılarıdır. Tebliğ, vaaz, nasihat, ikaz, münazara, münakaşa usulleriyle bu görev yerine getirilir. Buna rağmen insanlar hâlâ şirk ve bid‘attan vazgeçmiyorlarsa imamın yetkisi ve sağladığı güç sayesinde zor kullanılarak, gerekirse savaşla fesadın ortadan kaldırılması yoluna gidilir (Keşfü’ş-şübühât, I, 171-177; Kitâbü’l-Cihâd, II, 359-360).”diye belirtilen yer sizlerin takdirine sunulmuştur.

Süleymanlı Haber’de ”Açıktan Muhammed b. Abdülvehhâb’dan alıntılanarak yayınlanan makale görmedik ama İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin eserlerinden bir çok alıntı var. Bu alıntılarda sizin Vehhâbi (الوهّابيّة) olduğunuzu göstermez mi ?

Tabi ki de göstermemektedir. Bu isimlerden özellikle İbn Teymiyye’nin bazı düşünceleri uç noktaya(İFRAD – TEFRİD) kaçtığı için eleştiri oklarına tutulsa da iki isim de bid’atlar konusunda son derece önemli mücadeleler vermiştir.

Bu alimler hakkında bilgi sahibi olmayanlar her fırsatta Süleymanlı Haber’i eleştirmeye devam etmektedirler. Eleştirin ama lütfen delil olsun. Son misal , Facebook üzerinde bir kardeşimiz ki o bizi kardeş olarak görmüyor bizde kendisini Nakşibendilik dinine ait olduğunu belirtmesi üzerine kardeş olarak görmemeliyiz belki ama bir tartışmada : ‘İşari tefsirine atıf yaparak Tefsîru Rûhu’l-Beyân’da karşı çıktığımız her şey varmış.’demişti. İşari tefsirleri okuyun ufkunuz açılsın (SORGULAYIN) , okumayın asla demiyoruz ama delil olarak uçtu kactıları kendinize din edinmeyin bu isterse İsmail Hakkı Bursevî olsun, isterse bir başkası.

Evet daha sonra bu kardeşimize sadece şunu sorduk : ‘Vallahi Kürtler Müslüman değildir. Sakın bunların en salihleriyle bile arkadaşlık etmeyin ve bunların bastığı toprağa da basmayın!’ diye bir ifadeyi söyleyen bir zaatın eserinde bu sözü neye dayandığını ve dayandığırdığı delillerin tutarsızlığı nedir?  şeklinde sorduğumuzda bir cevap verememesi ve üstüne üstlük ben demedim deyip sıvışmak …..Bu sadece bir örnekti asıl meselemize devam edecek olursak…

İnanç ve amel konularındaki görüşlerini eserlerinde ayrıntılı biçimde işleyen Muhammed b. Abdülvehhâb’ın klasik Ehl-i hadîs (Hanbeliyye, Selefiyye) çizgisine bağlılığı ortadadır. Eserlerinde İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin kitaplarına sıkça başvurması da bu hususu kanıtlamaktadır. Ancak onu bu şahsiyetlerin bir mukallidi veya bir Hanbelî âlimi olarak değerlendirmek doğru değildir.

Meselâ erken dönem Hanbelîler’inin tasavvufla ilişkileri, İbn Teymiyye’nin Kur’an ve Sünnet’e aykırı düşmeyen zühd hareketini benimsemesi gibi hususlar dikkate alındığında tasavvuf ve tarikat erbabına karşı çok sert ve dışlamacı bir tutum sergileyen İbn Abdülvehhâb ve takipçilerinin farklılıkları ortaya çıkar. Diğer taraftan tekfirde aceleci davranıp onu muhalif inançlara karşı bir silâh gibi kullanmaları, cihad kavramını, aynı din içindeki farklı inanç ve geleneklere karşı siyasî ve askerî güç kullanımı ve işgal ettikleri yerlerdeki baskıcı uygulamaları meşrulaştıran bir muhtevada anlamaları onları apayrı bir ekol haline getirmiştir.

Süleymanlı Haber olarak bizlere atılan iftiraların olmasını gayet tabi olarak karşılıyoruz. Allah ve Rasul’üne iftira atanların olduğunu düşündüğümüzde bize atışmışlar çok mu ? Bizler halkımıza ve samimi okuyucularımıza binaen yazılarımızı araştıran kardeşlerimize bu konuda bize atılan iftiralardan bir tanesini ele almış bulunmaktayız. İlerleyen zamanlarda yazımıza gelen eleştiriler neticesinde ekleme yapabiliriz.

Süleymanlı haber olarak atılan iftiraları kabul etmediğimizi buradan bildirmekteyiz. “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, onunki aslâ kabul edilmeyecektir ve o ahirette de kaybedenlerden olacaktır.” (Âl-i imrân: 85)

Süleymanlı Haber’e ”Vehhâbilik” İftirası

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Naksibendigin Ingilizler tarafindan kuruldugunu yazmissiniz bu yaziya gore naksilik 1300-1400 yillari arasinda Muhammed Bahauddin Naksibend hazretlerine ingilizler tarafindan kurdurulmus oylemi? Bir diger mevzu Naksi tarikati bir silsile uzere Ebubekir Siddik radiyallahu anh’a kadar gider ve membağı efendimiz sav.dir Simdi ingilizler Naksiligi hangi yillarda kime kurdurmus acik ve net tarih ve isimler vererek yazmanizi rica ediyoruz

    Cevapla
    • 15 Ağustos 2023, 11:25

      Daha önceki yorumlarında Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığı kanınıza işlediği için aktif edilmedi.Bu yorumunuzda dahi yazılan yazıyı anlamadığınızı göstermektedir.Tarihsel olaylar üzerinden kendinizi haklı cıkarma cabanız sonuçsuz.İşte efendim ingiltrenin kuruluşu 1922 siz nakşiliği kurduğunu iddia ediyorsunuz yersiz kanıt istersiz vs birincisi Silsilenizi Ebubekir (r.a) dayandırmanız asılsız hatta oradan da Peygamberimize(s.a.v) dayandırıp yalanlar ilave etmeniz yersiz acış ve net olarak bunu hiçbir zaman kanıtlayamazsınız.Yine önceki dönemlerde nakşibendilik denilen yapı incelenirse son 150 – 200 yıl içinde ön plana cıktığı ve bunun özellikle 1900 yıllardan sonra farklı bir din haline geldiğini göreceksiniz.İnternette bu yazıyı okuyabiliyorsanız Nakşibendilik öğretilerinin de islama uymadığını araştırıp öğrenebilir Nakşibendiliğin özellikle kollayara ayrıldığı ve en tehlikeli boyuta ulaştığı halidiye koldu diye nitelendirilen yapının kimlerle işbirliği içinde olduğunu cözmeniz zaman almayacak.Son olarak Bahâeddin Nakşibend’in tasavvufî görüşlerini ihtiva eden herhangi bir eseri bugüne ulaşmadığı için bu konuda ancak kendisi hakkında telif edilen eserlerde nakledilen menkıbelerden hareketle bazı sonuçlara ulaşmak mümkün olmaktadır.

      Cevapla