Hz.Muhammed (s.a.v) ve Mi’rac Hadisesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hz. Peygamberin Mi’racı

Mekke’de iken Hz. Peygamber Mi’rac’a çıktı. Mi’rac; yükseğe çıkmak, yüceltmek demektir. Buna İsra da denir ki, geceleyin yol almak manasındadır.

Hz. Peygamber geceleyin Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya geldiğinden bu olaya “İsra” denir.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan alarak ayetlerimizi göstermek için civarını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Her şeyi hakkıyla işiten ve gören O’dur.” İsra, 17/1

Mi’rac, bazılarına göre Hicret’ten üç, bazı rivayetlere göre ise bir buçuk yıl önce vuku bulmuştur. Hz. Peygamber Mekke’de Harem-i Şerif’te iken Cebrail aleyhisselamın rehberliği ile geceleyin Kudüs’e Mescid-i Aksa’ya gelmiş oradan göklere yükselmiş, melekût âlemini seyretmiştir.

Hz. Muhammed Mi’rac gecesi, birinci gökte Hz. Adem’i gördü. İkinci gökte Hz. Yahya ve İsa’ya, üçüncü gökte Hz. Yusuf’a dördüncü gökte Hz. İdris’e, beşinci gökte Hz. Harun’a tesadüf etti. Bu peygamberlerin hepsi O’nu sevinerek karşıladılar ve:

– Merhaba ey salih peygamber ve salih kardeş, diye selamladılar.

Altıncı gökte Hz. Musa’yı gördü. Yedinci gökte Hz. İbrahim’i gördü. Oradan Sidretü’l-Münteha’ya ulaştı. Burası ilahi nurlar ile donatılmıştı.

Cenab-ı Hak kulu Muhammed’e burada neler vahyetti neler. Burada esrar perdesi kalktı. Bu makamda Hz. Peygambere üç şey verildi. diye her ne kadar söylemler mevcut ise de bu söylemlerin akside mevcut olduğu için temkinli yaşlaşmak lazım gelir.Bu zamana kadar ezberletildiği ve böyle anlatıldığı için bizlerde rivayetleri böyle naklediyoruz.

1- Bakara Sûresi’nin sonu (Amenerrasulü). Bu müjde ile ilgili Bakara suresinin nazili konusunda farklı görüşler mevcuttur.

2- Ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi.

3- Mi’rac hediyesi olarak beş vakit namaz. Daha önce namaz kılındığı bilinmekle birlikte 50 vakitten 5 vakite indirme olayı ile ilgili rivayet asılsızdır…

Mi’rac insan aklının kavrayamayacağı lahûti bir olaydır. Bunu kalem anlatamaz. Bunda zaman, mekan kaydı, mesafe ortadan silinmiştir. Bu Muhammed aleyhisselamın ilahi lütfa mazhar oluşudur.

Mekke müşrikleri, Mi’rac’daki yüksek manaları anlayacak seviyede değildirler. Bundan dolayı Hz. Peygamber Mi’rac olayını kendilerine anlatınca buna inanmadılar.

Kervanların bir ayda gidip bir ayda döndüğü mesafeyi Muhammed bir gecede nasıl alabilecek, dediler. Allah kudretinin hudutsuzluğunu ve genişliğini düşünmekten acizdiler. Mü’minler, Mi’rac’ı tereddütsüz kabul ettiler. Hz. Ebu Bekir’e Mi’rac söylendiği zaman:

– Bunu Muhammed söylüyorsa doğrudur, dedi ve ilave etti: Ben O’nu bundan daha mühiminde de tasdik ediyorum. Akşam sabah kendisine göklerden vahiy geldiğini haber veriyor, ben de inanıyorum. Bunu da tasdik ederim dedi. Ve kalkıp Mescid-i Şerif’e gitti. Orada Peygamber’i dinledikten sonra, “Anlattıkların doğrudur” diyerek derhal tasdik etti ve bundan sonra kendisine, tasdik edici manasında, “Sıddık” ünvanı verildi.

Bazı İslâm bilginleri Mi’rac’ın ruhen olduğunu söylerse de ehl-i sünnet bunun, hem cesed, hem ruh ile olduğunu kabul ederler.

Mi’rac’ın cesetle vuku bulmasını akıl ile inkara yol yoktur. Bugün ilim nice harikuladelikleri kabul etmektedir. Esir dalgaları ile uzaklara sesin ve resmin nakledildiğini her gün görüyoruz. Geçmişte hayal sanılan birçok şeyler bugün gerçekleşmiştir.

Tabiattaki kuvvetler keşf olunmakta, nice hakikatler meydana çıkmaktadır. İlmi her şeyi saran Yüce Allah’ın kudretiyle sevgili kulu Hz. Muhammed’in Mekke’den Kudüs’e gelmesi, oradan göklere çıkması, varlığın hülasası olan bu zatın gökler alemini seyretmesi neden mümkün olmasın?

“İsra” Sûresi’nde Mi’rac’dan bahsolunur. Bu sûreye “İsra” adı bunun için verilmişti. Mi’rac, Hz. Peygamber’in göklere yükselişi, zafer müjdeleyen bir olaydır.

Müşrikler bunu anlayamadılar, inatlarında devam ettiler. Kur’an-ı Kerim’in fazilet dersi verdiği kadar uyarıcı olan o ayetlerinin meali şöyledir:

“Kuşkusuz bu Kur’an en doğru olana iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.

Âhirete inanmayanlara gelince, onlar için de ağır bir azap hazırladık. İnsan, şerri de hayrı istediği gibi ister. İnsan pek acelecidir! Biz geceyi ve gündüzü birer nişan olarak yarattık.

Nitekim rabbinizin nimetlerini arayasınız, ayrıca yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gecenin nişanını siler, aydınlatıcı olarak gündüzün nişanını getiririz. İşte biz her şeyi açık açık anlattık.

Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız.

“Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!” Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur.

Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap da etmeyiz. Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.

Nûh’tan sonraki nesillerden nicelerini helâk ettik. Kullarının günahlarını bilip görmede rabbin yeterlidir. Kim bu geçici dünyayı isterse burada istediğimiz kimseye dilediğimiz şeyleri veririz; sonra da onu cehenneme göndeririz; oraya kınanmış ve kovulmuş olarak girer.

Kim de âhireti ister ve bir mümin olarak âhiret için ona yaraşır bir çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir. Hepsine, bunlara da ötekilere de rabbinin ihsanından kesintisiz veririz. Rabbinin ihsanı sınırlı değildir.

Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl farklı kılmışızdır. Elbette âhiretteki dereceler ve farklılıklar daha büyük olacaktır.” İsra, 17/9-21

OKUMA: Mİ’RAC’DA TEŞRİ’ KILINAN HÜKÜMLER

Mi’rac’daki ahkam pek yücedir. O makamdaki ilahi tebligat İslâm Dini’nirı temelini teşkil eder. İsra Sûresi’ndeki o ayetlerin meali şöyledir:

“Rabbin ferman buyurdu ki, O’ndan başkasına asla tapmayın, ana ve babanıza iyilik edin. Onlardan biri, yahut her ikisi kocayarak ihtiyarlık çağlarında senin eline baktıkları sırada, sakın onlara ‘öf bıktım, usandım’ deme, onları azarlama, onlara tatlı söz söyle.

Onlara merhametinden tevazu kanatlarını yerlere kadar indirerek; Ya Rabbi, de, onlar beni küçüklüğümde nasıl şefkatle büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur, (acı). Rabbiniz, sizin içinizde olanı en iyi bilendir, eğer siz iyi kimselerseniz Allah da günahtan dönüp tevbe edenleri bağışlayıcıdır.

Hısımlara, yoksullara, yolculara haklarını ver, ama malını israf ile saçıp savurma. Zira israf edenler, şeytanların kardeşleridir.

Şeytan ise Rabb’ine karşı nankördür. Rabbinden umduğun bir rahmeti dileyerek beklerken onlardan yüz çevirecek olduysan tatlı bir söz söyleyerek gönüllerini al.

Elini boynuna bağlamış gibi kısıp sıkma, büsbütün de açma, yoksa ya cimri diye levm olunursun veya elin boşalır pişman olursun. Rabbin dilediğinin rızkını genişletir de, daraltır da. Çünkü O, kullarının her halinden haberdardır, onları görücüdür.

Evlatlarınızı fukaralık korkusuyla sakın öldürmeyin, biz onlara da size de rızıklarınızı veririz. Onları öldürmek hakikaten büyük bir suçtur. Zinaya kat’iyyen yaklaşmayın. Zira o fuhuştur ve pek kötü bir yoldur.

Allah’ın haram kıldığı canı öldürmeyin. Meğer ki hak ile ola. Her kim nâhak yere öldürüldüyse onun velisine salahiyet verdik, o da katilde haddi tecavüz etmesin.

Çünkü o bir kere yardıma ermiştir. Öksüzün erginlik çağına varıncaya kadar malına el sürmeyin. Meğer ki en iyi veçhile ola. Verdiğiniz sözü yerine getirin. Zira sözden ve ahidden mes’ulsünüz.

Ölçtüğünüz zaman, tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlıdır, akıbeti daha iyidir. Bilmediğin bir şeyin peşine düşme (ardı sıra gitme). Çünkü kulak, göz, kalb, bunların hepsi ondan mesuldür.

Yeryüzünde azamet taslayarak gururla yürüme; çünkü sen, yeri yaramazsın, uzanan yüksek dağlara eremezsin. Bütün bunların fena ciheti, (kötüsü), Rabbin nezdinde istenmeyecek kerih şeylerdir. İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hükümlerdendir. Allah ile beraber başka bir ilah edinme, yoksa yerinerek (kovularak) cehenneme atılırsın.” İsra,17/23-39

Hz.Muhammed (s.a.v) ve Mi’rac Hadisesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir