İlk Seriyeler ve Bedir Savaşı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Konu başlıklarımız  İlk Seriyeler, Abdullah İbni Cahş Seriyyesi, Savaşa Müsaade, Bedir Savaşı (Hicretin 2’nci Yılı, Ramazan Ayı), Mekkelilerin Bitmeyen Üzüntüsü, Esirler Hakkındaki Muamelesi, Kaynuka Yahudilerinin Medine’den Çıkarılması, Sevik Gazası, Hicretin İkinci Yıl Olayları ele alınacaktır.

a) İlk Seriyeler

Mekke müşrikleri, Müslümanların Medine’de kuvvetlenmelerini hiç çekemiyorlardı. Müslümanları orada da takipten geri durmadılar. Ara sıra Medine’ye baskın yapacakları duyuruluyordu. Müşrikler İslâm düşmanlığından bir türlü vazgeçmiş değildiler.

Müslümanlar buna karşı Kureyş’in ticaret yolunu keserek onları iktisaden düşürmeyi düşündüler. Bu maksatla etrafa seriyeler (müfrezeler) gönderildi.

Bunlar asla kan dökmediler, silahlı bir çatışma olmadı. Bunlardan maksat, Kureyş’e gözdağı vermek, bizim de elimiz silah tutmasını bilir, demekti.

b) Abdullah b. Cahş Seriyyesi

Hicretin II. yılında Abdullah 10 neferle Mekke ile Taif arasındaki Nahle’ye gitti. Burası Mekke’ye yirmi dört saattir. Abdullah Kureyş’in harekatını gözetleyecektir. Suriye’den dönen bir kervana rastladılar.

Kervanın başı olan İbn-i Nadrami’yi öldürdüler ve iki esir aldılar. Bu, Recep ayına rastlamıştı. Hz. Peygamber, Abdullah’a “Sana böyle bir şey yap demedim” diye çıkıştı ise de olan olmuştu. Bundan sonra savaşa da müsaade edildi. Müslümanlar artık kendilerini koruyabileceklerdi.

c) Savaşa Müsaade:

Hz. Peygamber, dini irşad yoluyla yaymaya çalışmış zorlama yoluna gitmemiştir. Müslümanlar, müşriklere mukabele etmek için defalarca müsaade istemişlerse de!

– “Biz bununla emrolunmadık” diyerek müsaade etmemiştir. Peygamberliğinin on beş yılı böyle geçti. Güzel sözle, nasihatla dine davet etti. Nihayet tecavüzleri önlemek için müsaade edildi. Nefsi müdafaa da meşru bir haktır. Yetmiş kadar ayetle savaş yasaklanıp sonradan savaşa izin verilmiştir. (Hac Sûresi, 39-40, Enfal Sûresi ve diğer ayetler)

d) Bedir Savaşı (Hicretin 2’nci Yılı, Ramazan Ayı)

Bedir, Medine’ye 80 mil mesafedeki bir köydür. Suriye’ye giden kervan yolunun üzerindedir. Müşriklerle Müslümanlar arasında ilk harb işte burada oldu.

Kureyş, Medine yakınlarına kadar sarkarak yağmacılığa başlamıştı; Abdullah İbn-i Übeyy’e haber göndererek Muhammed’i öldürtmesini istemişti. Demek Kureyş, İslâm düşmanlığında ileri gitmeye başlamıştı.

Bu defa Ebu Süfyan Suriye’ye büyük bir ticaret kervanı ile gitmişti. Bu sefer ile harbe hazırlık yapılacaktı. Ebu Süfyan’ın kervanında bütün Mekkelilerin malları vardı.

Ebu Süfyan, Müslümanların kervanı takib ettikleri haberini aldı. Damdan adında birini ücretle tutarak feryatçı olarak Mekke’ye yolladı. Bu adam, korkunç bir kılıkla Mekke’de bağırmaya başladı:

– Ey Kureyş, yetişin! Müslümanlar kervanı yağma ediyorlar!

İmdat! İmdat!

Kureyş harekete geçti. Ebu Cehil işi kızıştırdı. Ebu Leheb hasta olduğundan yerine bedel gönderdi. Mekke ordusu 100 atlı, 700 develi, kalanı yaya olmak üzere 1.000 kişiydi Bedir köyüne gelip su başını tuttular.

Müslümanlar 8 Ramazanda Medine’den çıktılar. Hepsi 300 neferdi. 83 muhacirlerden, 61 Evs’ten, kalanı Hazrec’tendi. Yanlarında 3 at ile 70 deve vardı. Kureyş’in hazırlığından haberleri yoktu.

Safra yakınına geldiklerinde Mekke’den büyük bir ordunun çıktığını duydular. Hz. Peygamber, ashabiyle iştişare yaptı ve geri dönmek müşriklere ve Yahudilere cesaret vereceğinden düşmanla karşılaşmaya karar verdiler. Düşman daha önce gelip su başını tuttuğundan kumluk sahaya indiler.

Su yoktu. O gece Allah tarafından bol yağmur yağdı. Müslümanlar da su tedarik etmiş oldular ve ashabdan Habbab’ın ricası üzerine daha emin bir yere yerleştiler.

Ertesi sabah iki ordu birbiriyle karşılaştı. Ebu Cehil boyna harbe teşvik ediyordu. Müslümanları diri diri yakacağız diyordu.

O, sayıca çokluğuna güveniyordu. Manevi kuvveti hesaba katmıyordu. Harb mübareze ile başladı. Hz. Hamza, Hz. Ali tek hamlede hasımlarını yere serdiler. Sonra umumi bir hamle başladı.

Müslümanlar arslanlar gibi ileri atıldılar. Kureyş’in elebaşıları birer birer yere düşüyordu. Ebu Cehil de bunların arasındaydı.

Kureyş’ten 70 ölü vardı. Müslümanlar 14 şehit verdiler. Kureyş bozulup 70 kişi esir bırakarak kaçtı. Öyle bir bozguna uğramıştı ki, ölülerini bile toplamadan kaçtı. Peygamberimiz burada da insani vazifesini yaptı, onları toplayıp bir kuyuya defnettirdi.

e) Mekkelilerin Bitmeyen Üzüntüsü

Kureyş, ummadıkları bir bozguna uğramıştı. Çünkü bu işte haksızdılar. Onlar kervanı kurtarmak için harekete geçmişlerdi. Kervan kurtulmuştu.

Ebu Süfyan kendilerine haber göndermiş; ben sapa yollardan kervanı kurtardım, geri dönün demişti. Buna rağmen Ebu Cehil böyle bir çatışmadan vazgeçmemişti; Müslümanlar ise, hak davası yolunda idiler. Zafer daima hak uğrunda savaşanlarındır.

f) Esirler Hakkındaki Muamelesi

Müslümanlar Medine’ye zaferle döndüler. Alınan esirleri, kurtuluş akçesi karşılığı serbest bıraktılar. Bu parayı bulamayanlar, Müslümanlardan 10 kişiye okuyup yazma öğretmek şartıyle serbest bırakıldı. Büyük Peygamber, esirlere iyi muamele yapılmasını ashabına tembih etti. Esirler arasında Ebu İzze adında bir şair vardı.

– Beş kızım var, benden başka kimseleri yok. Beni onlara bağışla ya Muhammed, dedi.

Hz. Peygamber de onu fidye almaksızın bıraktı.

Mekkeliler, önce bu kara habere inanmadılar. Bir avuç Müslümanın koca bir orduyu yeneceğini düşünemediler. Fakat gerçek bu idi. Ebu Leheb teessüründen öldü. Kadınlar siyahlara bürünerek yas tutmaya başladılar.

Ebu Süfyan’ın karısı Hind, matem tutarsam Medine kadınları sevinir diye ağlamıyordu, fakat koku sürünmedi. Ebu Süfyan da aynı şekilde hareket etti. Öç almak sevdasına düştü ve Uhud harbini hazırladı.

g) Kaynuka Yahudilerinin Medine’den Çıkarılması

Bedir zaferi Medine’deki Yahudileri de kuşkulandırdı. Müslümanların gücü onların gözüne battı; Müslümanların aleyhine fırsat kollamaya başladılar. Yahudiler, daha önce Müslümanlarla anlaşma yapmışlardı. Fakat şimdi sözlerinden dönüyorlardı.

İlk dönen de Kaynuka Yahudileri oldu. Bunlar savaşçı idiler, kendilerine güveniyorlardı. Müslümanlara:

– Muharebenin ne olduğunu bilmeyen Mekkelilerle karşılaşmaya aldanmayın, eğer bizimle harb ederseniz, harbin tadını alırsınız, diyorlardı.

Onun için Müslümanlar, Yahudilerin üzerine yürüdüler. Onlar kalelerine çekildi. Nihayet teslim oldular ve bunlar Medine’den çıkarılıp Şam tarafına sürgün edildiler. Böylece Medine’den bir bela defedilmiş oldu.

h) Sevik Gazası

Bu arada Ebu Süfyan 200 kişilik bir süvari ile Medine civarına gelmiş ise de, taraftar bulamadığından Müslüman kuvvetleriyle karşılaşmaktan kaçınmış, kaçarken de ağırlık olmasın diye un çuvallarını yere atmıştır. Onun için buna “Sevik” (Kavut, kavrulmuş un) gazası denir.

ı) Hicretin İkinci Yıl Olayları

Kıblenin değişimi: Müslümanlar, Medine’de namazlarını Kudüs’teki Beyt-i Mukaddes’e doğru kılarlardı. Yahudiler bunu dile doladılar. Hz. Peygamber Kâbe’nin kıble olmasını içten dilerdi. Hicretin ikinci yılı kıble Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevrildi. Bu husus Bakara Süresi’nin 144’üncü ayetinde bildirilmiştir. Ayrıca bu yılda:

Savaşa izin verildi,
Oruç farz kılındı,
Zekat farz kılındı,
Sadaka-i Fıtır emrolundu,
Bayram namazları vacip kılındı.

Hazret-i Fatıma ile Hz. Ali evlendi. Hz. Ali 21, Fatıma 18 yaşlarında idi. O zamana kadar Hz. Peygamberin yanında bulunan Hz. Ali evlenince eşiyle başka bir eve taşındı. #bedirsavaşı

İlk Seriyeler ve Bedir Savaşı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir