Alihan Kuriş Emir’ul Mü’minin midir ?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Allah’ın selamı , rahmeti bereketi cümlemizin üzerine olsun kıymetli okuyucularımız. Süleymanlı Haber olarak yeni bir haberi sizlere bildirerek din adı altında anlatılan, Kuran ve sünnet dışı olan uygulamaları tek tek delilleri ile anlatmaya devam ediyoruz.

Bu yazımız son zamanlarda Süleymancıların (halk arasında ) başında bulunan ve Süleymanlıların Lideri diye lanse edilen Alihan Kuriş’in Emir’ul Mü’minin olduğu iddiasına yöneliktir.

Süleymanlı Haber olarak bu tür bir şeyin gerçek olmadığını ve bu kavramın artık günümüzde kullanılmasının uygun olmadığını yazımızın başında belirtmek isteriz.

Her daim Kuran ve sünnetten delilleri ile yazdığımız yazılarımıza iftira demekten , karalama yapmaktan geri durmayan  ve din üzerinden insanlarımızı kandıranlara karşı Süleymanlı Haber halkımızı uyarmaktan geri durmayacak ve tüm okuyucularımızın uyanmasına vesile olmak için mücadelesine devam edecektir.

2019 yılında cemaatin önde gelen isimlerinden olan Mustafa Pamuk isimli kişinin yapmış olduğu konuşma esnasında İslam itikadı ile taban tabana zıt düşen ifadeleri medyada yaygın bir şekilde dillendirilmiştir.

Bu konu ile ilgili mevcut ses dosyaları elimizde olmakla birlikte Süleymanlıların içerisinde belli dönemlerde belli kişilerin nabız yoklama ve ilgileri üzerine çekme amaçlı mı yoksa farklı niyette mi bilmemekle birlikte düzenlenen bazı büyük konferans ve vaazlarda sürekli olarak Süleymanlılara Alihan Kuriş’in Emir’ul Mü’minin olduğu iddiasını dile getirerek cemaat mensuplarına hem hatalı bilgiler sunuluyor hem de Süleymanlıların her zaman olduğu gibi kesinlikle itiraz etmeden Alihan Kuriş’e ve cemaate itaat etmesi gerektiği dikte ediliyor.

Ahmet Arif Denizolgun beyin vefatından sonra Süleymanlılar arasında yönetimin başına kimin geçeceği tartışmalı bir hale gelmiş iken süleymanlılar kısmi olarak ikiye bölünme durumuna kadar gelmiştir.

Bir taraf Fatih Süleyman Denizolgun’u cemaatin başında görmek isterken bir diğer grup ise Fatih Süleyman Denizolgun’un AKP li olması ve başka sebeplere binaen Alihan Kuriş’i başlarında görmek istediler. Nitekim de Alihan Kuriş cemaatin başına geçmiştir.

Süleymanlıların başında olan Alihan Kuriş ve yönetim ciddi manalarda güzel işlerde yapsa da itikadi olarak çatlak sesleri bastırabilmek adına İslam Dinine uymayan fetvalar ve vaazları sohbetler , konferanslar vb durumlarda çekinmeden dile getirmeye ve bunları paylaşmaya ve kamuoyunda bunları dillendirme başlamıştı.

Alihan Kuriş Emir’ul Mü’minin midir ?

Tüm bu kavgalara binaen Alihan Kuriş beyin Süleymanlıların Başına geçmelerinden kısa bir süre sonra iki nebilik vasfının Alihan Kuriş’e verildiğine dair vaaz sosyal medyada hızla yayılmış ve Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hoca bu konuda açıklamalarda bulunmuştur. İlgili olaylara binaen Süleymanlı Haber olarak bizler bu konuyu dile getirmiştik. Aşağıdaki başlık metnine tıklayarak ilgili yazıyı okuyabiliriz.

Süleymanlıların Lideri Alihan KURİŞ, iki peygamber yetkisine mi sahip? İsimli YAZIYI OKUMAK İCİN METNİN ÜZERİNE TIKLAYIN !

Yukarıdaki kırmızı olarak belirtmiş metne tıklayarak ilgili yazıyı okuyabilir ve detaylar hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Esas konumuza devam etmek gerekirse Süleymanlılar son zamanlarda yine dile getirmeye devam ettikleri Alihan Kuriş’in Emir’ul Mü’minin olduğu iddiası ise yine asılsız ve gündemi oyalamaktan öte bir şey değildir. Emir’ul Mü’minin kavramı hakkında dilerseniz biraz bilgi verelim.

İslâm devlet başkanlarına “halife” ve “imam” denildiği gibi daha yaygın olarak “emîrü’l-mü’minîn” de (müminlerin emîri) denilmektedir. Bu tabir ilk defa, hicretin on yedinci ayında (Receb 2 / Ocak 624) Hz. Peygamber tarafından Kureyş kervanını basmak üzere Batn-ı Nahle’ye gönderilen seriyyenin kumandanı Abdullah b. Cahş’a verilmiştir. Ancak bu tabir, Hulefâ-yi Râşidîn döneminden itibaren sadece halifelere verilen bir unvan olmuştur. İlk olarak bu unvanla anılan halifenin Hz. Ömer olduğu konusunda görüş birliği vardır. 

Emîrü’l-mü’minîn unvanı İslâm tarihinde siyasî, askerî ve dinî bir mahiyet arzetmektedir. Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali başta olmak üzere hemen bütün halifeler bu unvanı tevarüs etmişlerdir.

Emevîler ile Bağdat ve Kahire’deki Abbâsîler’in yanında Abdullah b. Zübeyr ve İslâm dünyasının diğer bölgelerinde hilâfete kendilerinin daha çok hak sahibi olduğunu ileri süren bazı hükümdarlar emîrü’l-mü’minîn unvanını kullanmak hususunda büyük mücadeleler vermişlerdir.

Emîrü’l-mü’minîn tabirinin başına bazı kelimeler eklenmek suretiyle hükümdarlara ve önemli devlet adamlarına halifeler tarafından unvan veya lakaplar verilmiştir. Tuğrul Bey’e “yemînü emîri’l-mü’minîn”, Alparslan ve Sencer’e “burhânü emîri’l-mü’minîn”, Melikşah’a “kasîmü emîri’l-mü’minîn” (her hususta halifenin ortağı) lakaplarını Abbâsî halifeleri vermişlerdir. Emîrü’l-mü’minîn ilâvesiyle kullanılan diğer bazı lakaplar da şunlardır: “Abd, halîl, hâlisa, hâssa, hüsâm, mevlâ, muhyî, muîn, nâsır, nasîr, radî, safî, seyf, sıddîk, sika, umde, velî, vezîr, yemîn.”

Yukarıdaki bilgilendirmeler TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 156-157 numaralı sayfalarda yer almakla birlikte TDV İslâm Ansiklopedisi’nin resmi sitesinden ”Emir’ul Mü’minin” başlık yazısından bir kısmı alıntı yapılmıştır.

Bu konularda İSRA SURESİNİN 71.AYETİ KERİMESİ DELİL GETİRİLMEYE ÇALIŞILMAKLA BERABER ‘Emir’ul Mü’minin” ifadesinin kast edildiği belirtilmek istense de ‘Emir’ul Mü’minin” denen kavramın gerek siyasi gerek dini gerekse devlet başkanlığı görevinde kullanıldığı aşikardır. Süleymanlı Haber olarak soruyoruz Emir’ul Mü’minin olduğunu iddia ettiğiniz Süleymanlıların (Halk Arasında Süleymancıların) Lideri konumunda bulunan hangi devletin başkanıdır veya İslami dinine ne kadar hakimdir ve bilgilidir ? 

Emir’ul Mü’minin olarak süleymancılar sadece kendilerini müslüman görüp diğerlerini görmektediklerinden dolayı kendilerince bu tür kavramları kullanmaları normal olsa gerek diye düşünmekte son derece hatalı bir eylemdir. Süleyman Hilmi Tunahan severleri olarak bizler bu tür kavramların bu zamanda kullanılmasını uygun görmemekteyiz. Kullanılan bu kavramlar Süleymanlılar cemaatini zedelemeye ve şer odakların hizmetine sokmaya ve müslümanlar arasında nifak , ayrılık ve fitneye sebebiyet verdiğini belirtmek isteriz.

يَوْمَ نَدْعُوا كُلَّ اُنَاسٍ بِاِمَامِهِمْۚ فَمَنْ اُو۫تِيَ كِتَابَهُ بِيَمٖينِهٖ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَقْرَؤُ۫نَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ  فَتٖيلاً 

وَمَنْ كَانَ فٖي هٰذِهٖٓ اَعْمٰى فَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ اَعْمٰى وَاَضَلُّ سَبٖيلاً 

Yukarıda isra suresinin 71 ve 72. ci ayeti kerimeleri verilmiştir. İlgili ayetlerin mutlak manada tefsirleri okunmalıdır. Tevil edilmiş yorumlarda olmakla beraber bu ayetleri bağlamından koparmadan anlaşılmalıdır.

﴾71﴿ Her insan topluluğunu önderleriyle birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defterleri sağından verilirse işte onlar amel defterlerini okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa uğramayacaklar.

﴾72﴿ Bu dünyada kör olan âhirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. ( Meal )

İlâhî hikmet, bu imtihan dünyasında insanoğluna nimetler vermesine paralel olarak sorumluluklar da yüklemiştir. İnsan değerli bir varlık olarak yaratılmış, karalara ve denizlere hâkim kılınmış, güzel nimetlerle rızıklandırılmış, kendisine birçok varlığı hizmetinde kullanma imkânı verilmiştir. Şu halde onun bu konumunun gerektirdiği sorumlulukları da olmalıdır; ilk sorumluluğu da kendisini seçkin kılan, ihsanlarda bulunan Allah’ı tanımak, O’na iman etmek, inancına uygun amelî davranışlarda bulunmak ve ahlâkî bir hayat sürdürmektir. 71-72. âyetlerde bu sorumluluğu yerine getirenlerin ve getirmeyenlerin âhiretteki durumlarına ilişkin kısa ve özlü bir açıklama yapılmakta, dolayısıyla bir uyarıda bulunulmaktadır.

“Önder” diye çevirdiğimiz imam kelimesi “amel defteri, her ümmete indirilmiş olan kutsal kitap, her ümmetin kendi peygamberi, mezhep imamları, her asrın önderi, her topluluğun öncelikle ağırlık verdikleri ve meşhur oldukları iyi veya kötü işleri” gibi çeşitli şekillerde açıklanmıştır. Taberî, Araplar’daki anlamını dikkate alarak imam kelimesini, “Her topluluğun, görüş ve inanç sahiplerinin dünyada kendilerine önder ve rehber kabul ettikleri kişiler” olduğu görüşünü tercih eder (XV, 127).

“Amel defteri” diye çevirdiğimiz kelimenin âyetteki karşılığı “kitâb”dır. 71. âyette amel defteri sağ taraftan verilecek olanların onları okuyacakları bildirilirken, solundan verilenlerden söz edilmemiştir. Bu konuda Râzî şöyle der: “Amel defteri solundan verilenler, onun içerdiği büyük kötülükleri, çirkinlikleri, utanç verici günahları görünce kalplerini korku ve dehşet sarar; o kadar ki dillerinde amel defterlerini okuyacak mecal kalmaz” (XXI, 18). Onların durumunu 72. âyet haber veriyor: “Bu dünyada kör olanlar âhirette de kördür.”

70. âyette belirtilen üstün lutufların asıl sahibini göremeyen, varlık ve olayların arkasındaki yaratıcı güçten habersiz olarak yaşayan basiret yoksunu inkârcıların âhiretteki durumunun daha kötü olacağı bildiriliyor. Hasan-ı Basrî’den bu âyetle ilgili şöyle bir açıklama nakledilmektedir: Bu dünyada yoldan çıkıp inkâra sapmış olanlar âhirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. Çünkü böyleleri dünyada iken tövbe etselerdi tövbeleri kabul edilecekti, fakat âhirette artık kabul edilmeyecektir; dünyada kendilerine çeşitli felâketlerden korunma imkânları verilmişti, âhirette asla böyle imkânlara sahip olamayacaklardır (Râzî, XXI, 19).

72. âyete “Dünyada kör olanlar, yani Allah’ı tanımayanlar âhirette hiç tanımayacaklar” şeklinde bir mâna verilmişse de müfessirlerin çoğu bu görüşü reddeder. Çünkü âhirette herkes zorunlu olarak Allah’ı tanıyıp, O’na iman edecektir. Şu halde oradaki körlük, cennetin yolunu görememek, yani ondan mahrum kalmaktan kinayedir (Râzî, XXI, 19). Dünya âhiretin tarlasıdır. Bu dünyada hakikati görüp tanıyan ve bu sayede doğru imana ulaşan, iyi ve güzel işlerle ruhlarını zenginleştirenler âhirette bunun karşılığını eksiksiz bulacaklardır; onların amel defterleri sağ yanlarından verilecek ve asla haksızlığa uğramayacaklardır.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 505-506

İlgili yazımızı tamamlamadan önce yine sosyal medya üzerinde Süleymancı bir hocanın hatalı sözleri gündem etkisi yaratmıştır. Bu söylemleri harf harf analiz edenler ve dikkatle takip edenler olduğunu belirtmekle birlikte bir konuşma esnasında yapmış olduğu ifadeler İslam İtikadına yakışmayan ifadelerdir. İlgili videoyu aşağıya ekliyoruz.

Yukarıdaki hocanın söylemleri tamamen sistematik bir şekilde ayarlandığını düşünmekteyiz. 

Alihan Kuriş ‘in soy ağaçını bilerek Kureyşi olarak nitelemesi ve yine Halife Kureyştendir diye nitelendirilen uydurma hadisinin delil olarak alınması kabul edilemezdir.

Bu sözlerinin arkasından Alihan Kuriş’in Emirul Müminin olduğu iddia edilmektedir. Bu sözler nitekim hatalıdır. Süleymanlı Haber olarak telif haklarından dolayı ilgili kişinin görüntüsü videoda buzlandırılmıştır.

Diğer sosyal medya ağlarında acık bir şekilde gösterilmesi etik değildir. Yapılan konuşmaya dair ilgili kesitten kısa bir alıntı yapılmıştır. Basında farklı yerlerden videonun tamamına ve orjinaline ulaşabilirsiniz. Telif haklarına ve yasalara tabi olduğumuzdan dolayı bu kadarı ile bilgilendirme yapmakla birlikte Süleymanlıların Lideri Alihan Kuriş Bey abi olduğunu da belirtmek isteriz.

Alihan Kuriş Emir’ul Mü’minin midir ?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir