Hz.Muhammed (s.a.v) ve Taif Yolculuğu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v) efendimizin bin bir umutla yaptığı ve bin bir zorluğun , örnekliğin adı olan Taif yolcuğu hadisesinde Hz. Peygamber’in Taif’te Karşılanışı, Mekke’ye Dönüşü, Kabileleri İslâm’a Daveti başlıklarını ele alarak konumuzun anlatacağız.

a) Hz. Peygamber’in Taif’te Karşılanışı

İslâm Tarihi’nin en acıklı olaylarından birisi de Taif yolculuğudur. Hz. Peygamber, amcası Ebu Talib’in ölümünden sonra Kureyşlilerin adice saldırılarına uğramıştır. Taif halkını Hak dine davet etmek için ilk Müslüman olanlardan sadık kölesi Zeyd’i yanına alarak Taife gitti.

Taif’te birçok nüfuzlu reisler, itibarlı aileler vardı. Bunlar Müslüman olurlarsa İslâmiyet’in yayılması kolaylaşırdı. Bu ümitle oraya gitti. Taifliler, İslâm’a daveti kabul etmediler. Yalnız bununla kalmadılar, kendilerine gelen bir Allah misafirine, insanlık kaidelerini çiğneyerek hakaret ettiler; ayak takımını, kopuk alayını kışkırtarak Hz. Peygamber’e saldırttılar.

Bunlar, O’nun geçeceği yolun iki tarafına dizilerek taş attılar. Atılan taşlardan ayakları yaralandı, kan içinde kaldı. Takatsiz kalarak bir yere otursa bile zorla kaldırarak taşlamaya devam ettiler. Bir aralık yol kenarında Utbe ve Şeybe adındaki kardeşlerin bağına girip sığındı. Baldırı çıplak alayı Peygamberimizin bu acıklı haliyle alay ediyor,gülüp eğleniyorlardı.

Kölesi Zeyd ise, vücudunu atılan taşlara siper etmeye çalışıyordu. Hz. Peygamber bağda biraz dinlendi, ellerini göğe açarak Cenab-ı Hakk’a şöyle yalvardı. “İlahi! Kuvvetimizin za’fa uğradığını, çaresizliğimi, halk nazarında hor görüldüğümü ancak Sana arz ederim! Niyazım ancak Sanadır. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi Sensin. Allahım! Huysuz ve yüzsüz düşman eline beni düşürmeyecek kadar esirgersin, hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dosta bile bırakmayacak kadar beni korursun.

Ya Rab! Gazabına uğramayayım da çektiğim bu mihnetlere, belalara aldırmam. Fakat Senin af ve himayen bana, bunları da göstermeyecek kadar geniştir.

Ya Rabbi! Gazabına uğramaktan , rızandan mahrum kalmaktan, Senin, karanlıkları parlatan, dünya ve ahiret işlerinin dengesi olan yüzünün nuruna sığınırım! Senin affını dilerim! Her kuvvet, her kudret Seninle durur.” Rabiaoğulları söylenenleri dinliyor, olanları, dikkatle gözlüyorlardı. İçlerinde bir merhamet duygusu uyandı. Hıristiyan bir köle olan Addas ile O’na biraz üzüm gönderdiler. Hz. Peygamber: “Bismillah” diyerek üzümü yemeye başladı. Addas şaşırdı:

– Bu sözü ülke halkı söylemezler, Onlar Allah adını anmazlar, dedi.

Hz. Peygamber Addas’a nereli olduğunu sordu. Ninovalı bir Hıristiyan olduğunu anlayınca:

– Demek sen iyi bir insan olan Yunus Peygamber’in diyarındansın dedi.

Addas:

– Sen Yunus Peygamber’i nereden biliyorsun, diye sordu. O da:

– O benim kardeşim demektir. O peygamberdi, ben de peygamberim; peygamberler kardeştirler, dedi. Bunun üzerine Addas, Hz. Peygamber’in elini öptü.

b) Mekke’ye Dönüşü

Hz. Peygamber Taif’ten dönüşte Mekke kenarına geldiğinde Mut’im b. Adiyy’e haber salarak onun himayesini istedi. Mut’im, müşrik olduğu halde O’nu himayesine aldı. Hz. Peygamber böylece Mekke’ye girdi. Kâbe’yi tavaf edip Harem-i Şerif’te namaz kılarken Ebu Cehil O’nu görünce Mut’im’e sordu:

– Himayende mi, yoksa tesadüfen mi arkana düştü? Mut’im kendi himayesinde olduğunu söyleyince Ebu Cehil ses çıkarmadı.

Mut’im’in bu iyiliğini Müslümanlar hiçbir zaman unutmadılar. Mut’im Bedir Harbinde müşriklerle beraberdi ve orada öldü. O zaman Peygamber’in şairi Hassan onun hakkında güzel bir mersiye yazdı, onun bu iyiliklerini sayıp döktü. Bu, Müslümanların ahlâkını gösterme bakımından dikkate değer.

Müslümanlar yapılan iyiliği unutmazlar, bunu yapan kim olursa olsun, bizzat Hz. Peygamber, Mut’im’in bu iyiliğini unutmadığını zafer kazandığı günlerde göstermiştir. Bedir esirleri hakkında konuşmak için Mut’im’in oğlu Cübeyr Medine’ye gelmişti.

Hz. Peygamber onu kabul etti ve arzusunu dinledikten sonra şöyle dedi:

– Eğer baban Mut’im sağ olup da o gelseydi, şu kokmuş herifleri ona bağışlardım!…

c) Kabileleri İslâm’a Davet

Taif yolculuğundan dönüşte Hz. Peygamber Mekke’ye gelen kabilelerle buluşur, onları İslâm’a davet ederdi. Ukaz, Mecenne, Zülmecaz panayırlarına gider, oralarda gördüğü kimselere Kur’an okur, İslâm’ı yaymaya çalışırdı.

Yalnız bununla da yetinmez, çöle gider, kabileleri dolaşırdı. Kinde, Kelb, Hanifeoğulları, Amiroğulları kabilelerine gitti, onları dine davet etti.

Bunlar çeşitli nedenlerle bu hak davete katılmadılar. Mesela: Taif bağlık, bahçelik bir yerdi, havası güzeldi. Mekkelilerin sayfiye yeriydi.

Müslüman olurlarsa Mekkeliler oraya gelmezdi. Bir de Lat putu oradaydı. Müslüman olunca put ortadan kalkacak, onun ziyaretçileri gelmez olacak, maddi istifade bozulacaktı.

Hz.Muhammed (s.a.v) ve Taif Yolculuğu

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir